Balkanlarda Misyonerlik Kurumu

Ajni Sinani (İngilizceden çeviren: Selda Şen)

Özet

Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasının ardından İslam dünyasında meydana gelen parçalanma ve bölünme, Balkanlarda çoğunluğu Müslüman olan yalnızca iki devletin, Arnavutluk ve Bosna'nın ortaya çıkmasına sebep oldu. Ancak ne var ki bu bölgelerde yaşayan insanlar genellikle azınlık ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüler. Yaşanan iki dünya savaşı sırasında düşmanlarından işkence, zulüm görmelerinin ve katledilmelerinin yanı sıra bu halklar ya sürgüne ya da asimilasyona maruz bırakılarak kendi dinlerini terk etmeye zorlandılar. Ardından komünist sistemin bölge ülkelerinde hâkim olmasıyla birlikte mevcut yönetimler din özürlüğünü kaldırarak bu ülkeleri tanrı tanımaz ilan ettiler. Varşova Paktı'nın dağılmasıyla birlikte yabancı güçlerin Bosna ve Arnavutluk'a girmelerinin akabinde ise pek çok misyoner örgüt buralara geldi. Bu örgütler beraberlerinde vahşeti de getirerek ekonomik alt yapıya zarar verdiler ve bu ülkelerin Avrupa'nın en fakir ülkeleri hâline gelmelerine neden oldular.

11 Eylül'ün yarattığı atmosfer bu tür örgütlerin işlerini kolaylaştırarak onlara bir çeşit destek sağladı. Hristiyan misyonerler; gösterdikleri çabalar, iyi örgütlenmiş yapıları, sınırsız fonları ve sahip oldukları her türlü izin belgesiyle bölgede diledikleri gibi çalışabilmekteler. Onlar Peygamberimizi İsa karşıtı biri, Kur’an’ı İncil'den alıntı bir metin, İslam'ı ise sapkın bir din olarak tanımlamakta ve putperestlikle kıyaslamaktadırlar. Hristiyan örgütlerin temel amacı, olabildiğince çok Müslüman'ı dininden döndürmek; başarısızlık hâlindeyse en azından bilinçsiz Müslümanları kuşkuya düşürüp onları gayri ahlaki eylemlere iterek Müslüman bireylerin ahlakını bozmaktır.

Misyonerler, Hristiyan ruhuna uygun amaçlarını gerçekleştirmede kendi insani yardım yöntem ve araçlarını kullanmaktadırlar; Hristiyanlıkla ilgili kitap ve kitapçıklar basıp dağıtmakta, ailelere tıbbi yardım yaparak ve birtakım maddi katkılarda bulunarak insanlarda bir çeşit minnettarlık yaratmakta ve bu yolla insanları kendi dinlerine katılmaya çağırmaktadırlar.

11 Eylül'deki terörist saldırı İslami kurumlar için son derece yıkıcı olmuştur. Saldırılardan sonra bu kurumların gelirleri üzerinde baskı ve denetimler arttırılmış, bu durum onların gelir sağlamalarını zorlaştırıcı ciddi bir engel oluşturmuştur, ayrıca bu kurumlara terörü destekledikleri yönünde suçlamalar da yöneltilmiştir.

Tüm bu engelleyici çabaların yanı sıra ne yazık ki bizim İslami kurumlarımız öncelikleri ve uzun süreli stratejileri değerlendirmeden yoksundur ya da bunlara yeterli derecede sahip değildir. Sonuç kısmında belirteceğimiz gibi, İslam'ı muhafaza etmenin kuşkusuz pek çok yolu vardır.

Giriş

Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla birlikte İslam dünyasında yaşanan parçalanma ve bölünme, Balkanlarda çoğunluğu Müslüman olan yalnızca iki devletin, Arnavutluk ve Bosna'nın ortaya çıkmasına sebep oldu. Arnavutluk, 1913'te, Müslüman Arnavut nüfusun yarıdan fazlasının ülke toprakları dışında olduğu hâlde teşekkül etti. Ancak yine de Arnavut nüfusun u'inden fazlası Müslüman'dı.

Arnavutluk'tan1 eşi görülmemiş bir biçimde ayrılmış olan Müslüman Arnavutluk'un toprakları Sırbistan, Yunanistan, Makedonya, Karadağ ve Müslüman Sancak'a2 teslim edildi. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması, beraberinde bu değişimleri getirmiş, bir zamanlar çoğunluk olan halklar azınlık ve ikinci sınıf vatandaş konumuna düşürülerek her türlü vahşete maruz bırakılmış, sürgüne ya da asimilasyona uğratılmış yahut da dinlerini terk etmeleri yönünde baskı görmüştür.

Sonuç olarak, yukarıda bahsedilen bölgelerden insanlar Türkiye'ye göçe zorlanmıştır. Bosna'da da benzer bir durum yaşanmıştır. Bosnalı Müslümanlar çoğunluktayken Sırp ve Hırvatlar onlar üzerinde hükümranlık kurmaya ve bu bölgedeki Müslümanları ağır bir şekilde cezalandırmaya kalkışmışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması Arnavutluk, Bosna ve Türkiye çevresinde yer alan topraklarda da oldukça şiddetli gaddarlıklara ve katliamlara neden olmuştur. 20. yüzyıl boyunca bu bölgelerdeki Müslümanlar çeşit çeşit iç savaşlar yaşamış ve Huntington'un Medeniyetler Çatışması ve Yeni Dünya Düzeni adlı eserinin İslamit periferik bölümünde bahsettiği gibi farklı kültür ve medeniyetlerin kurbanı olmuşlardır.3 Bundan, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının Balkan Müslümanları açısından ölümcül olduğu sonucunu çıkarabilmekteyiz; çünkü bu parçalanmanın neticesinde Müslümanlar tehcir edilmişler; Sırplar, Yunanlılar, Makedonlar, Karadağlılar, Bulgarlar ve Hırvatlar tarafından anlatılamayacak derecede ağır, sürekli ve yoğun bir şekilde zulüm ve işkencelere maruz bırakılarak katledilmişlerdir.

II. Dünya Savaşı'yla birlikte, parçalanmış Balkanlardaki zulüm ve soykırımda başka bir dönem başlamıştır. 1945'te, Yunanistan'ın kuzeyindeki Çamerya bölgesindeki Müslüman Arnavutlar etnik temizliğe tabi tutularak Arnavutluk ve Türkiye'ye göçe zorlanmışlardır. Arnavutlarının Nazilerle iş birliği yaptığı gerekçesiyle evler ve camiler Papandreou hükümetince yıkılmış veya müsadere edilmiştir. Ancak yine de bu durum II. Dünya Savaşı sonrasında 1967'de yaşanan zulüm kadar kötü değildir. O tarihte Yugoslavlar ve Sovyetlerce Arnavutluk'ta tesis edilen komünist rejim, din özgürlüğünü ortadan kaldırmış ve Arnavutluk'u tanrı tanımaz bir ülke olarak ilan etmiştir.4

Varşova Paktı'nın dağılması, Doğu Avrupa ülkelerindeki sosyalist sistemin çökmesi ve Soğuk Savaş'ta sona gelinmesi, Balkan Müslümanlarını sevindirse de aslında onlar için son derece kanlı neticelere yol açmıştır. Bosnalı Müslümanlar ve Kosovalı Arnavutlar Yugoslavya'nın dağılmasından sonra en ağır bedeli ödeyen iki grup olmuştur. Sırp güçlerinin Bosna ve Kosova'da işledikleri suçların ve pek çok savaş sahnesinin görüntüleri hafızalarımızda hâlâ canlı bir şekilde durmaktadır.5 Uluslararası güçlerin Bosna ve Kosova'da konuşlanması, başlangıçta bu ülkelerdeki Müslümanlarca hoş karşılanmıştı; çünkü -Bosnalı ve Kosovalı Müslümanlar istediklerini elde etmemiş olsalar da- onlara göre bu, maruz kaldıkları Sırp zulmünün sona ermesi demekti. Ancak yabancı güçler bu iki ülkeye girdiklerinde pek çok misyoner örgütü de beraberlerinde getirmişlerdir.


Misyoner örgütler ve etkileri

Osmanlı İmparatorluğu çöktüğünde Balkanların her yerinde çok farklı misyonerler bulunuyordu. 1914'te, Yunanlıların Arnavutlara karşı işlediği suçları ABD'ye rapor edenler de işte bu misyonerlerdi. Yine aynı şekilde 1921'de Amerikan Metodist Misyonu, o yıl Tiran'da kurulmuş olan Teknik Okul'un kontrolünü ele almaya çalışıyordu. 1933'te, misyonerlerin de aralarında bulunduğu yabancıların okulları, Arnavutluk yönetimi altına girdi.6

Zalim sosyalist sisteme göre din yasaktı ve insanlar dünyanın geri kalanından soyutlanmış ve kendi içine kapatılmıştı. İşte bu yüzden Arnavutluk'taki Müslümanların dinlerine dair herhangi bir şey öğrenme ihtimalleri olamadı.

1991'de Arnavutluk'ta sosyalist sistem çöker çökmez ülke, sınırlarını dünyaya ve de onlarca insani yardım örgütüne -ki bunların arasında yüzlerce Hristiyan misyoneri de vardı- açmış oldu. Amerika'dan Avustralya'ya dünyanın değişik yerlerinden gelen bu örgütlerden bazıları masonluğa oldukça yakındı.7

Aynı durum savaşın (1992-1995) sonunda Bosna'da da yaşandı ve 1996'da çok uluslu Bosna-Hersek NATO İstikrar Gücü (SFOR)8 burada; 1999'da ise Kosova Barış Gücü (KFOR)9 Kosova'da yayıldı ve uluslararası bir yönetim tesis edildi.

Sırp işgali esnasında Kosova, ırk ayrımcılığından büyük zarar gördü. Sırplar ülkeyi terk ettiğinde geride pek çok düşmanlık, vahşet ve ekonomik olarak mahvolmuş bir altyapı bıraktılar. Bu durum Kosova'yı Bosna'yla birlikte Avrupa'nın en yoksul ülkelerinden birisi yaptı.

Kırk yıla yakın bir süre, Enver Hoca'nın vahşi yönetimi altında tanrı tanımaz akımla doldurulan Arnavutluk'ta, oldukça kalabalık olan siyasi ve entelektüel çevrelerde büyük bir manevi boşluk ve İslam'a dair bir cehalet vardı. Bu, misyoner örgütlerin faaliyetlerini sürdürmede onların lehine bir durum teşkil ediyordu.

Şu herkesçe bilinen bir gerçektir ki, krizlerden sonra farklı Hristiyan örgütlerin gelişiyle farklı savaş durumları ortaya çıkar ve çoğalır. Misyoner örgütler hakkında farklı farklı görüşler vardır. Bazıları, bariz bir şekilde sayıca kalabalık olmalarına rağmen bu grupların etki alanlarının belli kişiler veya gruplarla sınırlı olduğunu düşünmektedir. Bunun temel nedeni amaçlarının maddi yardım olmasıdır, ikna değil. Diğerleriyse İslami örgütlere kıyasla misyoner örgütlerinin -yediye bir gibi bir oranla- sayıca fazla olmalarının bu ülkeler üzerinde olumsuz ve tehlikeli tesirleri olacağı için dikkatli olmamız gerektiğini düşünmektedirler.

Bu misyonerlerin gittikleri yerlerdeki ihtiyaçları karşılama noktasında büyük tecrübeleri, geniş imkânları ve muazzam parasal kaynakları olduğundan, gerçekleştirdikleri faaliyetler göz ardı edilmemeli ve küçümsenmemelidir. Ayrıca bu örgütlerin uzun vadeli planları vardır ve varlıklarını bu planlarla hissettirmektedirler.

Bu sempozyum için hazırlanırken Müslümanların bu misyonerler hakkında yeterince bilgileri olmadığı kanısına vardık. Öyle örnekler var ki, kimi Müslüman aileler diğer Müslümanlardan, örneğin tıbbi bir yardım bulamamakta, ama bunun yerine Hristiyan örgütlerden destek bulmakta ve bunun neticesinde dinlerinden vazgeçip Hristiyanlığa geçmektedirler.10 Örneğin; Mayıs 2008'de bir gazete haberinde, Lapushnikli Sopi ailesine mensup 32 kişinin Katolikliğe geçtiği bildiriliyor. Lapushnik köyü, Kosova'nın kuzeydoğusunda Drenica'da bulunmaktadır. Aile adına konuşan İsmet Sopi'nin yerli gazetecilere anlattıklarına göre, aynı bölgede İslam'dan Katolikliğe geçmeyi amaçlayan "320 ve belki de hatta 3200 kişi" vardır.11

Misyonerlerin faaliyetlerini destekleyen belli başlı aktörler

11 Eylül'ün yarattığı atmosfer bu tür örgütlerin işlerini kolaylaştırarak onlara bir çeşit destek sağladı. Bu örgütler Müslümanlar arasına zehirli tohumlar ekmektedirler. Müslüman örgütlerin faaliyetleri engellenirken dünyanın dört bir yanından gelen misyoner örgütler hiçbir kısıtlama olmaksızın tam bir özgürlükle çalışmalarını sürdürdüler.

Bu örgütlerin çoğu yerli ve uluslararası kurumlardan destek görmektedir. Bundan hareketle Kosova ve Arnavutluk'taki siyasi kurumların da kendi birtakım görüşleri vardır. Kosova Eski Başkanı İbrahim Rugova, Priştina'nın merkezinde bulunan bir lisenin yıkılarak yerine büyük bir katedral yapılmasını istemişti. Hâlbuki tamamında 60.000 Katolik'in yaşadığı Kosova'nın başkenti Priştina'daki Katoliklerin sayısı iki elin parmaklarını geçmemektedir.12 Bununla birlikte, Kosova İslam Cemiyeti'nin, Priştina'daki Müslümanların ihtiyaç duyduğu büyük bir cami için yer temin edilmesi yönünde çok uzun zamandan beri süregelen bir girişimi bulunmaktadır.

Benzer bir olay Tiran'da da yaşanmıştır. Daha önceden cami alanı olarak kullanılan Arnavutluk parlamentosunun yanına cami inşa etmeye izin verilmezken yerel yönetimlere Tiran'ın merkezinde büyük bir Ortodoks kilisesi inşası için izin verilmiştir. 2005'te Kosova Prizren'deki yerel yönetim, Cizvit okulu Loyola'ya dört hektarlık bir alan vermiştir.13

Bosna'da da aynı durum vakidir. Hiç kuşkusuz "Bosna-Hersek hükümetinin Hristiyan olmayan kuruluşların eğitim kurumlarından herhangi birine, herhangi bir izin verdiği bir örnek bulmak çok zordur. Sadece Hristiyan misyonerlerin Müslümanların çocuklarını açıkça zehirlemelerine müsaade edilmektedir.”14 Hristiyan misyonerlerin ortak özellikleri şöyledir: Hiçbir zaman yorgun görünmezler, her zaman iyi bir şekilde örgütlenirler, çok paraları vardır ve gerekli izin belgelerine sahiptirler.

Misyonerlik çalışmalarının amaçları nelerdir?

Bilinen odur ki, kendilerini "İlahi olana çağıranlar" olarak gören misyoner örgütlenmeler, Müslüman toplumları Hristiyanlaştırmanın tek yolu olarak savaş, afet ve kötü insani durumları kendi faaliyetleri için en uygun fırsat bilirler. Misyoner örgütler halkı açıkça Hristiyanlığa davet ederler. Bunun için farklı yöntemler kullanmaktadırlar. Herkesçe bilindiği üzere önceden İslam'a saldırmak için kullanılan Avrupa Orta Çağ ön yargısının tıpkısını bugün farklı Hristiyan örgütlenmeler de kullanmaktadır.15

Bu örgütler Hz. Muhammed'i (s.a.v.) İsa karşıtı biri, yüce Kur'an'ı İncil'den alıntılanmış bir metin, İslam dinini sapkın bir inanç olarak tanımlar ve onu putperestlikle kıyaslarlar.16 Arnavutluk ve Kosova'da bulunan Ortodoks Kilisesi (Sırp, Yunan, Makedon, Karadağ), yerli Katolik kiliseleri, Arnavutluk'taki Ortodoks Kilisesi ile bu bölgelerde oldukça faal olan bazı evanjelist gruplar, İslam hakkında oldukça menfi görüşlere sahiptir ve bu nefretleri tarihten süzülerek gelmektedir.17 Misyoner kuruluşlar arasında en faal olanlar ise Amerikalı Protestan örgütlenmelerdir. Onların görevi Müslümanlar arasında kuşku yaratacak suçlamalar yaymaktır; ayrıca Hristiyanlığın İslam'a üstün olduğunu ispatlamak yönünde bir kompleksleri de vardır.

Kendi çıplaklıklarını Arnavut gençlerine bulaştırmak maksadıyla Tiran'ın sokaklarında aşırı müstehcen kıyafetlerle defileler yapan misyoner örgütler bile vardır. Hatta bunlardan bazıları kendi gençliğini de kötüye kullanmaktadır. Bu misyoner örgütlerinin temel amacı ve görevi "Müslümanları, Kadir-i Mutlak Allah ile hiçbir bağı olmayan yaratıklara dönüştürmek için onlardan İslam'ı çekip almak; böylece ahlaktan uzak, tek amaçları tutkularını gerçekleştirmek olan bir nesil yaratmak"tır.18

Misyonerler, gençliği İslam'dan uzaklaştırmak için çok sıkı çalışmakta ve böylece onların kafalarını Hristiyan bilgisiyle doldurmak istemektedirler. Kendi örgütlerini ve ayinlerini daha çekici kılmak için, mesela alkollü içecekler gibi çeşitli araçlara başvurarak gençleri yozlaştırmayı başarmakta ve ahlaki bir bozulmaya neden olmaktadırlar.

Hristiyan örgütlerin ana hedefi, mümkün olduğunca çok bilinçsiz Müslüman'ı gayriahlaki eylemlere teşebbüs ettirmektir. Onları Hristiyan yapamasalar bile kafalarını İslam hakkında kuşku ile doldurmakta ve Müslümanların ahlakını bozmaktadırlar.

Misyonerleştirme yöntemlerini kullanma biçimleri

Pek çok misyoner örgüt, amaçlarını gerçekleştirmek için "diğerlerine yardım etmeyi ve Hristiyanlığın insani ruhunu göstermeyi" isteyerek kendi uzun vadeli insani yardım yöntemlerini kullanmaktadır. Gerçekte ana hedefi sadece İslam'a karşı eylem içerisinde olmak olan bu örgütler, Hristiyanlık hakkında kitap ve kitapçık basmakta ve dağıtmaktadır.19 Yerli dil dâhil çeşitli yabancı dil kursları düzenlemektedirler. Bu örgütlerin çalışanları, farklı konularda hazırlanmışlardır. Aralarında doktorlar ve hemşireler bulunmaktadır ve Hristiyanlığı yaymak için bu en başarılı yöntemdir.20

Misyonerlik çalışmalarında ve maddi destek hususunda zengin bir tecrübeye sahip olan bu örgütler bilgisayar ve İngilizce kursları açmakta, farklı şehirlere geziler düzenlemekte ve yurt dışında okumak için öğrencilere burs sağlamaktadırlar. Gençliği; kız ve erkekleri herhangi bir şekilde ayırmadan ve herhangi bir kontrole tabi tutmadan eğlendirmekte ve onlara alkollü içkiler sunmaktadırlar. Gençliğin gelişimi için hayatın her alanına dair farklı farklı kurumların mevcut olduğunu göstermek için kurdukları çeşitli örgütleri yeniden isimlendirmektedirler. Yoksulluk içerisindeki genç Müslümanları belirleyerek onlara hayatlarını kolaylaştıracak gerekli yardımları sunmakta, bu suretle onları kendi örgütlerine bağlama ve kendileri için çalıştırma imkânı bulmaktadırlar.

Çoğu örgüt, faaliyetlerini Müslüman çocuklar üzerine yoğunlaştırmıştır. Onlara İsa’yı ve Hristiyanlık dinini anlatan çeşitli resimli kitaplar vermekte ve böylece onların zihinlerine İslam'a karşı fikirler yerleştirmektedirler.

Kendi faaliyetlerini gerçekleştirmek için misyonerlerin çoğu ya ev kiralamış ya da satın almıştır. Bir grup genç buralara sıklıkla gitse de, gerçekte onları motive eden Hristiyanlığa duydukları sempati değil, buralarda birlikte eğlenebilecekleri arkadaşların bulunmasıdır. Sıkça düzenlenen bu tür toplantı ve partiler gençlik için ziyadesiyle zararlı olup onların ahlaksızlığın kurbanları olmasına neden olduğundan, bu durum önemli bir tehlike teşkil etmektedir.

Yukarıda bahsedilenlerin yanı sıra, bazı kurumlar da yurt dışındaki ailelere tıbbi yardımlarda bulunmaktadır. Yoksul insanlara yardım etmek maksadıyla, ancak sadece kendi nüfuzlarını oluşturmak için, kurmuş oldukları özel maddi kaynakları (fon) vardır.

Bu örgütler, yoksul Müslüman ailelere yardımda bulunmaktadır. Son derece yoksul olan bu ailelerin bu yardımları kabul etmek dışında herhangi bir çözüm yolu olmaması, Hristiyanlığı kabul ederek kendileri için çareler bulmaya çalışmaları da oldukça sık karşılaşılan bir durum hâlini almıştır.21 Yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle misyonerlerin burs teklifleri, farklı bir uyruğa geçmek için yaptıkları ödemeler yahut yurt dışında iş imkânları sağlanmaları, bu ailelerin Hristiyanlığa geçmesine sebebiyet vermiştir. Yine bu örgütlerin yöntemleri arasında otorite sahibi kişiler, gazeteciler, siyasiler, tarihçiler ile yayıncılara ulaşmak da vardır.

Misyonerlik faaliyetlerinin ülkelere göre bölünmesi

1990-1999 yılları arasında Arnavutluk'ta faaliyet gösteren onlarca İslami örgüt bulunmaktaydı. Savaş sonra erip Sırp güçleri 1999'da Kosova'dan çekildiği zaman Arnavutluk'taki İslami örgütler de Kosova'ya hareket etti.

11 Eylül terörist saldırısının etkisi ölümcül olmuş ve İslami kurumlar için tam bir felakete yol açmıştır. Çoğu, gelirlerinin miktarını azaltmaya, tamamlanmamış çalışmalarını durdurmaya ve ofislerini de kapatmaya zorlanmıştır. Faaliyetleri devam etmekle birlikte gelirleri üzerindeki sıkı denetimler ve artan baskılar yüzünden, özellikle gelir akışının sağlandığı dönemlere ait çalışmalarına da birtakım kısıtlamalar getirilen çok az sayıda örgüt kalmıştır.

Terörizme karşı savaş düsturuyla hareket eden İslami örgütler, terörü destekledikleri yönünde herhangi bir kanıt veya dayanak bulunmamasına rağmen sırf şüpheli görüldükleri için terörizme destek vermekle suçlanmışlardır.

Arnavutluk

Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın Arnavutluk'ta din özgürlüğü hakkında 2006 yılında hazırladığı bir rapora göre, ülkede 3,6 milyon vatandaş, 245 kurum, grup, vakıf ve dinî örgüt bulunmaktadır. Arnavutluk'ta Sünni Müslümanlık, Bektaşilik, Ortodoksluk ve Katoliklik olmak üzere dört farklı dinî inanış bulunduğu tahmin edilmektedir. Tiran Adliyesi'ne kayıtlı bu 245 kurumdan 34'ü Müslümanların, 189'u ise Hristiyanlarındır. İlk sırada misyoner örgütleriyle Amerikalılar yer almakta22, diğerleriniyse Batı Avrupalı ve -en az sayıda- Ortadoğular oluşturmaktadır. Aynı rapora göre, 2004 yılında, Devlet Din İşleri Komitesi tarafından 1084 yabancı misyonere oturma izni verilmiştir.23

Geçtiğimiz yıllarda Katoliklerin Arnavutları dinlerinden döndürme yönünde özel programları ve saldırgan bir propagandaları vardı. Gerçekleştirdikleri sayısız faaliyet arasında en önemlileri; Tiran'ın merkezine büyük bir Katolik katedrali dikmeleri, bir Katolik üniversitesi, çok sayıda enstitü, gazete, radyo ve hatta bir de siyasi parti kurmaları oldu. Benzer bir şekilde Arnavutluk'taki Ortodoks Kilisesi de kâr amaçlı olmayan kilise hastaneleri, devlet okulları, basın-yayın kuruluşları ve çeşitli şirketler işletmektedir. Yunanistan'da sayıları 700.000'i aşan Arnavut göçmenler üzerinde güçlü etkisi bulunan Ortodokslar, Arnavutları sadece dinden döndürmekle kalmayıp asimilasyona da uğratmaktadır.24

Arnavutluk, 1991'den sonra sınırlarını Batılı ülkelere açtığı zaman Protestan, Mormon, Yehova Şahitleri, Evanjelist, Kalvinist, Adventist, Teleevanjelist, Kadıyanist, Bahai vb. grupların akınına uğradı. Arnavutluk'ta faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının sayısı öyle çoktur ki, burada hepsinden bahsetmemize imkân yoktur. Mevcut bir liste Arnavutluk'un karşı karşıya olduğu Haçlı akınlarını göstermektedir.25

Kosova ve Makedonya

Kosova'da da çok sayıda Hristiyan örgütün faaliyet gösterdiği Arnavutluk'takine benzer bir durum söz konusudur. Buradakilerin sayısı Arnavutluk'tan çok daha fazladır. Neredeyse misyonerlerin hepsi Kosova ve Makedonya'ya yayılmıştır.26

Bosna

1990 yılının ilk günlerinde World Vision, Catholic Relief Services ve The United Methodist Committee on Relief'in aralarında bulunduğu27 belli bazı önemli sivil dinî örgütler Bosna'ya acil insani yardım temin ettiler. World Vision dünyanın birçok farklı yerinde olduğu gibi Bosna'da da pek çok alanda faaliyet gösteren; temel amacı çocukların tedavisi olan dev bir uluslararası yardım kuruluşudur. Bosna'da gerçekleştirdiği misyonerlik çalışmaları hakkındaysa internette en ufak bir bilgi bulunmamaktadır.

Müslüman toplumun kendisini misyoner faaliyetlere karşı koruması

Kosova, Arnavutluk, Bosna ve Makedonya'daki İslami kurumlardan pek çok gelir sağlanmakla birlikte, önceliklerin ve uzun vadeli stratejilerin değerlendirilmesi hususunda eksiklik bulunmaktadır. Bunların çalışmaları zaman zaman yeterli olmamaktadır. Aramızda tartışmayı bırakarak gerçek misyoner/misyon sahibi liderler hazırlamaya çalışmalı ve geleneksel İslam'ı nasıl yerleştireceğimiz konusunda dikkatli olmalıyız. Balkan ülkelerinin halkları arasına farklı İslami mezheplerin girmesi neticesinde oluşacak bir karma yapı, insanlar arasındaki birliğin bozulmasına ve çıkmazların ortaya çıkmasına (dilemma) neden olabilir.

Müslüman kurumlar birbirlerine karşı tahriklerden kaçınmaya çalışmalıdır; onların amacı bir grubu, cemaati ya da kurumu bir diğerine üstün kılmak değildir. Birbirlerine la ilahe illallah Muhamedun Resulullah sözleriyle bağlanmalı ve kendilerine hikmet ve irfandan verilenin koruyucusu olmalıdırlar. Müslümanları birlik olmaya çağırmalı ve aynı zamanda aradaki birliğin bozulmasına ve olası çatışmalara karşı dikkatli olmalıdırlar. Müslümanların kendilerini korumasının tek yolu budur; çünkü hepsi aynı kitaba inanmakta ve okumaktadır. O kitapta şöyle bir tavsiye bulacaklardır:28 "…çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider…” (Enfal; 46).

İslam'a çağrıda yol ve yöntemler camilerde ele alınabilir. Her zaman tavsiye edildiği üzere, ihtiyaç sahibi yoksul ailelere olabildiğince yakın olunmalıdır. Onlara düzenli yardımlarda bulunulmalıdır. Tek amacı İslam'ın mesajını Müslüman aileler arasında yaymak olan yazılı ve görsel basın araçlarını kurmak için çalışmalar yapılması gerekmektedir. İslami okullar, üniversiteler, dergiler vb. oluşumlar kurmaya çalışılmalıdır. İslam ülkeleri bizlere bu yönde destek olabilir. Ayrıca ülkedeki varlıklı kişilerle yakın iş birliği kurularak onların da desteğinin alınması sağlanmalıdır.

Uzun zamandır bu topraklarda bulunan Hristiyan misyonerlerin aktif çalışma stratejileri bulunmaktadır. Onlar, Müslümanların zihniyetini tanıdıkça bu bölgelerde daha faal olmanın da yollarını bulmuşlardır. Eğer onların faaliyetlerini azaltmak istiyorsak gençlerle daha fazla ilgilenmeliyiz. Bu amaçları gerçekleştirmek istiyorsak, İslam'a çağırma görevini maddi getirisi olan bir iş gibi değil, amacı sadece ilahi gerçeği yaymak olan bir görev gibi görmeliyiz.

Cemaatle imamlar arasında ve İslami cemaatlerin kendi aralarında bağlar kurulmalı, her köy kendi camisinin sürekli olarak eğitimli bir imamı olması noktasında gerekli çabayı göstermelidir. İnsanların, Müslüman toplumun isteklerini gerçekleştirme ve sorularına cevap bulma yönünde kendi çalışmalarını yapabileceği ve derslerini hazırlayabileceği İslami kurumlar tesis edilmelidir.

Son notlar

1 sq.wikipedia.org/wiki/Historia_e_Shqipërisë.

2 bs.wikipedia.org/wiki/Sandžak_(oblast).

3 Samuel P. Huntington, Përplasja e qytetërimeve dhe ribërja e rendit botëror (Logos-A: Shkup, 2004): 245.

4 Olsi Jazexhi, "Albanians and İslam, between existence & extinction", www.geocities.com/djalosh/albanians.htm.

5 Kosova'daki Sırplar 1997-1999 yılları arasındaki savaş sırasında 218 camiyi yok etmiştir.

6 Haris Silajxhic, Shqipëria dhe SHBA në arkivat e Uashingtonit (Dituria: Tiran, 1999): 20-23.

7 Muhammed Ibrahim Esh Sherbini Sakar, El Hareketu El Mesihijetu El Usulijetu El Amerikijetu ve

alakatuha bi Es Sehjunijeh (Kajro, 2003): 52.

8 en.wikipedia.org/wiki/SFOR.

9 en.wikipedia.org/wiki/Kosovo_Force.

10 Fehim Dragusha, bkz., HYPERLINK "http://forumi.kurandhesunet.net/lajme-nga-bota-İslame(24)/misionaret-ne-" forumi.kurandhesunet.net/lajme-nga-bota-İslame(24)/misionaret-ne-kosove-dhe-arsyet-e-konvertimit-te-muslimaneve-kosovare(6819).html.

11 Anna Di Lellio, "Kosovan and Catholic", bkz., www.guardian.co.uk/commentisfree/2008/may/21/kosovanandcatholic.

12 Muhamed Pirraku, Jo Katerdrale (Katedrale Hayır) (Prishtinë, 2005).

13 Müslümanların içinde lise adı altında mesleki bir Katolik Cizvit okulu bulunmaktadır. Bkz. Nexhat

Ibrahimi, "Gjimnazi "Loyola" në Prizren - What is hidden behind it?", www.mesazhi.com/author_article_detail.php.

14 Ezher Beganovic, "Krscansko misionarstvo u BiH", bkz.,

prosvjetitelj-muallim.org/index.php.

15 Nexhat S. Ibrahimi, Paragjykimet ndaj İslamit gjatë shekujve (Zëri İslam: Prizren, 2000): 5-30.

16 Ajni Sinani, Të tjerët për İslamin (Zëri: Priştina, 2005): 8.

17 Mirnes Kovac, "Evangelizam u Muslimanskim zemljama", Novi Horizonti, no 48,

www.iltizam.org/index.php.

18 Nebil B.Abdurrahman El-Muhajjis, Muslimanë (Zgjohuni!: Stamboll, 1999).

19 Bkz. Mbi Kuranin, letër apologjetike, shkruar nga Joseph Smith (Priştina, 2001).

20 Onlar şöyle diyorlar: Hristiyanlara her alanda ama bilhassa eğitim alanında, yönetim, eğitim (kaliteli öğretmenlerin varlığı) ve teknik destek (bilgisayarlar ve kütüphane bilimi) noktasında ihtiyaç duyuyoruz. Ancak en önemlisi, bizim genç nesil üzerinde güçlü manevi bir etki yaratacak hırslı Hristiyanlara ihtiyacımız olmasıdır. Akademik sistemimiz herhangi bir öğretmenin birkaç haftadan birkaç ay ve hatta bir yıla kadar gelip kalmasına ve ders vermesine imkân tanıyacak şekilde yapılandırılmıştır. Bkz., groups.yahoo.com/group/alb-muslimstudents/message/40619.

21 HYPERLINK "http://forumi.kurandhesunet.net/lajme-nga-bota-İslame(24)/misionaret-ne-kosove-dhe-arsyet-e-" forumi.kurandhesunet.net/lajme-nga-bota-İslame(24)/misionaret-ne-kosove-dhe-arsyet-e-konvertimit-te-muslimaneve-kosovare(6819).html.

22 Në Amerikë ka rryma fundamentaliste fetare, që besojnë se Mesihu do të kthehet shpejt dhe, për hir

të këtij qëllimi, ata janë të gatshëm që të bëjnë verpime të pakontrolluara. Bkz. Sefer Havali, Dita e Hidhërimit (NUN: Shkup, 2003): 19.

23 Qamil Xhani, "Shqipëria, 3.6 milionë banorë, 245 shoqata fetare", Raporti i Departamentit amerikan

të Shtetit për lirinë fetare gjatë 2006-ës, bkz. Gazeta Tirana Observer, Arvavutluk, www.tiranaob

server.com.al/20060917/aktualitet.htm#2, shtator, 2008.

24 Olsi Jazexhi, op. cit.

25 A.g.e.

26 Bu kurum hakkında daha fazla bilgi için bkz.,

www.albanian.com/community/vbl/archive/index.php.

27 www.icnl.org/KNOWLEDGE/ijnl/vol6iss1/special_4.htm.

28 Dr. Ahmed Abbas El Bedevi, Misioni İslam dhe Misionarët (Shkup, 2002): 51.

ihh.org.tr

YAYIN BİLGİLERİKategori Adı Yurt İçi RaporlarTarih 2010-01-01
Şube ve Temsilcilerimiz
konya
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği - MAZLUMDER Konya Şubesi
Adres: Şems-i Tebrizi Mahallesi Mazhar Babalık Sokak Adalet İşhanı Kat:1 No: 12 Daire 109 Karatay/KONYA
E-posta: konya[a]mazlumder.org | Telefon: 0 332 353 36 37 | Faks: 0 332 353 36 37

Ziyaretçi Sayımız : 4645597